2 Nisan 2013 Salı

Mobilyanın Tarihi




4.000 yıl kadar önce Mısırlılar birçok yön­den günümüzün mobilyalarına benzeyen san­dalye, masa, tabure ve dolaplar kullanıyordu. Bu sandalyelerden bazılarının hayvan başı biçiminde oymalarla süslü yüksek arkalıkları ve kolları vardı. Bazı sandalyeler de günümü­zün kamp sandalyelerine benzeyen çapraz ayaklı, katlanabilir tabureler biçimindeydi. Sandalye, kanepe ve masaların ayakları ge­nellikle aslan ya da boğa ayağı biçiminde oyulurdu. Eski Mısırlıların çok alçak olan yatakları, ince bir çerçeveye gerilmiş kösele bantların üzerine konan bir şilteden oluşurdu. Mısırlılar yastık kullanmaz, yatarken başlarını tahta ya da fildişinden bir desteğe dayardı.
Eski Mısırlıların ölülerle birlikte eşya göm­me geleneği o dönemde kullanılan mobilyala­rı daha sonraki uygarlıklarınkinden daha iyi bilmemize yol açmıştır.
Babil ve Asur mobilyalarıyla ilgili bilgiler saray duvarlarındaki kabartmalardan kaynak­lanır. Bu kabartmalarda, kral ve kraliçelerin yüksek kanepelerde ya da yüksek arkalıklı sandalyelerde oturduğu, yüksek sehpa ve masalarda yemek yedikleri görülür. Biçim olarak Mısırlılarınkine benzeyen mobilyalar onlarınki kadar zarif değildi ve daha gösteriş­liydi.


Yunan ve Roma Mobilyaları
Eski Yunan'da ev yaşamı çok sadeydi. Yu­nanlılar yalnızca yatak, sandalye ve yemek servisi için küçük masalar kullanırdı. Yemek sırasında erkekler alçak yataklara uzanır, kadınlar sandalyede otururdu. Yataklar Mısırlıların yataklarına çok benzerdi. Döner tezgâhta ağaca yuvarlak biçim verme sanatı olan tornacılık Yunanlılarca geliştirilmişti.
Mobilyada Yunan üslubunu taklit eden Romalılar, evlerini birçok süs eşyasıyla dol­durdu. Bu nedenle mobilya çeşitleri arttı. Yeni mobilyalardan biri, fazla eşyaları sakla­mak için yapılmış olan dolaptı. Romalılar oymalı ve boyalı ahşap sandıklar, metal, fildişi ve taş bezemelerle süslü ağır masalar da yaptılar.
Romalıların yatakları da Yunanlılarınkiler gibiydi; günün her saatinde ve yemek zaman­larında kullanılıyordu. Romalılar zamanla gündüz uzandıkları yataklarla gece uyudukla­rı yataklara farklı biçimler verdiler. Uyumak için kullanılan yataklar daha yüksek ve daha ağır olarak yapılmaya başlandı. Yastık olarak küçük minderler kullanılıyordu. Bazı sedirle­re arkalıklar ekleyerek günümüzdeki modern kanepelere benzer bir biçim verdiler.
Roma İmparatorluğu'nun parçalanmasın­dan sonra Romalı soylular aynı tür mobilyala­rı kullanmayı sürdürdü. Yoksulların ise mo­bilyaları azdı. Roma İmparatorluğu'nu istila eden barbar kavimler hayvan derileriyle ört­tükleri yaprak yığınları üzerinde yatıyordu.
Zamanla bazı soylular da sade mobilyalar kullanmaya başladı. Çok fazla yolculuk yapan bu soyluların mobilyaları yanlarında taşıyabi­lecekleri türdendi.

Gotik Mobilyalar
Ortaçağda soylular ile zenginlerin yaptırdığı şatolar ve büyük evlerde mobilyalar için daha çok yer vardı. Bu dönemin, gotik üslubu denen ve ancak zenginlerin alabildiği mobil­yalar kumaş kaplı ve ahşap oymalarla bezeliy­di. Yatakların üstleri ve duvarlar halılarla kaplanıyor, öbür mobilyalarda da çeşitli güzel kumaşlar kullanılıyordu.
Ortaçağda depolama amacıyla kullanılan sandıklar önceleri kutu biçiminde yapılıyor­du. Bu sandıklar, üzerine oturulduktan başka bazen de yazı masası olarak iş görüyordu.
Sandalye pek ender kullanılırdı. Çok uzun bir süre yalnız feodal beyler ve eşleri, bazen de önemli konukları sandalye kullandı. Bun­lar yüksek arkalıklı ve dik olurdu. Başkaları tabure ya da sıralarda otururlardı.
Ortaçağın başlarında kullanılan masalar çok sadeydi. İlk masalar sehpalar arasına uzatılan tahtalardan oluşuyordu ve bu tahta­lar yemekten sonra kaldırılıyordu. Sonraları oymalı bacakları olan sağlam masalar yapıldı.
Genellikle duvarlardaki girintilere yerleşti­rilen yatakların bazıları ayaklar üzerinde du­ran ve bir tarafı açılabilen sandık biçimindeydi. Bazı yatakların dört ucundan ahşap direk­ler yükselir, bu direkler bir kasnakla birbirine bağlanır ve çepeçevre perdelerle kapatılan bu tür yataklar, uyuyanları, ortaçağ evlerindeki soğuk hava esintilerinden korurdu.


Rönesans Dönemi Mobilyaları
Rönesans 14. yüzyılda İtalya'da başladı. Kentlerin büyüdüğü, zenginleşen insanların daha çok para harcadığı bu dönemde, daha rahat ve özenli mobilyalar yapılmaya başlan­dı. Daha çok sandalye kullanılıyor, yeni tip masalar ve dolaplar yapılıyordu.
Rönesans döneminde klasik Yunan ve Ro­ma sanatına büyük bir ilgi doğmuştu. Bu ilgi mobilya alanında Yunan ve Roma üslubu masalar, kanepeler ve sandalyelerin kullanı­mında kendini gösteriyordu.
Bu dönemin mobilyaları gotik mobilyalar­dan daha narindi; tahta oymalar ve boyama­lar göze çarpıyordu. Ortaçağda çok az kimse yazı yazabilirken Rönesans döneminde yazı yazmak yaygınlaştığı için yazı masalarının önemi arttı. Sedef, fildişi, gümüş gibi bir süslemenin tahta içine gömülmesi olan kak­macılık sanatı bu dönemde yaygınlık kazandı. Fransız mobilyalarında mermer, taş ya da renkli tahta kakmalar çok kullanılıyordu.
Rönesans etkisiyle, İngiltere'de 16. yüzyıl sonları ve 17. yüzyıl başlarında adını İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth'den alan Elizabeth üslu­bu ortaya çıktı. Bu dönemde meşe ağacından yapılan sağlam yapılı masa ve sandalyelerin kalın, yuvarlak kıvrımlı ayakları oymalarla bezenirdi.


Barok Mobilyalar
Rönesans'ı barok dönemi izledi. 17. ve 18. yüzyıl mobilyalarında ağaç oymacılığı hâlâ önemliydi; ama bu oymalar Rönesans döne­minde benimsenen Eski Roma mobilyalarının sade, düz çizgilerini taşımıyordu. Bu yeni üslupta kıvrımlar çoktu ve rengin önemi artmıştı. Sandalyelere minderler konmuş, ar­kalıklı ve kollu kanepeler yapılmıştı.17. yüzyıl sonlarındaki İngiliz mobilyaları o zamanın kral ve kraliçesi olan William ve Mary'nin adlarıyla anılır. İngiltere Krallığı'na, Hollanda hükümdarlığından gelen William'ın İngiltere'ye gelirken yanında getirdiği mobilyalar nedeniyle İngiliz mobilyalarında Hollanda etkisi görülmeye başlandı. Daha sade ve daha az oymalı olan bu mobilyaların yapımında meşeden çok, ceviz ağacı kullanılı­yordu. William ve Mary döneminden sonra, eskiçağ mobilyalarında olduğu gibi, hayvan bacakları ve pençelerine benzer oymalarla süslü ayakları olan mobilyalar yapıldı.


Fransız Mobilyaları
Fransa'da 17. yüzyıldan 18. yüzyıla geçerken Kral XIV. Louis’in adıyla anılan bir barok üslubu görülür. XIV. Louis dönemi mobilya­ları ince işlenmiş oymalarla süslenmişti; birço­ğu yaldızlıydı ya da yakut kırmızısı kadifeyle kaplıydı. Kanepeler arkalıklı ve kolluydu; yatak örtüleri değerli taşlarla işlenmişti. Bazı yataklarda, güzel kumaş perdeler yatağı bir çadır gibi örtüyordu. Çok çeşitli masa ve dolap türleri vardı.
XV. Louis üslubunda oymalar bir önceki döneme göre daha kıvrımlı, mobilyalar daha hafif ve zarifti. Masaların üzeri bazen mer­merden yapılıyordu. Kiraz ağacı gibi az bulu­nan ağaçlar oldukça gözdeydi. Birçok mobil­yanın köşeleri, kenarları ve yüzeyleri yaldız, tunç ya da pirinçten yapılmış oyma desenlerle bezeliydi.
XVI.Louis dönemi mobilyalarında değişik­likler oldu. İnsanlar XV. Louis üslubunun oymalarından sıkılmış olmalıydı ki, daha düz çizgi­li ve daha sade bezeme biçimleri ortaya çıktı.


İngiliz Mobilyaları

İngiliz mobilyalarında rahatlığa önem verili­yordu. İngiltere'de birçok Fransız üslubu taklit edildi; ama çoğu daha sade ve kullanışlı bir hale getirildi. Bu dönemde eski İngiliz üsluplarının dayanıklı mobilyaları yerine daha narin ve ince mobilyalar yapıldı; döşemelik kumaşların dokumaları da daha nitelikliydi. Maun gibi değerli ağaçlardan yapılan mobilyalar gözdeydi.
İngiltere'de ender bulunan ağaçlardan ya­pılmış kakma bezemeler ve boyalı desenler kullanılıyordu. Kalkan ya da kalp biçimindeki sandalye arkalıkları ince oymalarla bezeniyor, bacaklar aşağı doğru incelerek konik bir biçim alıyordu.17. yüzyıl sonları ve 18. yüzyıl başlarında bugün konsol dediğimiz çekmeceli dolaplar ortaya çıktı. Bunlar önceleri kapaklı sandık­lardı. Daha sonra bunlara çekmeceler eklendi ve ayaklar üzerinde yükseltildi. Daha çok çekmece yapılınca dolabın yüksekliği arttı ve artık kullanılamayan üst kapaklar kaldırıldı.Önde gelen İngiliz mobilya tasarımcıların­dan Thomas Chippendale maundan yapılma, Hollanda, XV. Louis gotik ve Çin üslupları­nın bir bireşimi olan şık ve özgün mobilyalar yarattı.

19. Yüzyıl Mobilyaları

18. yüzyıl sonlarında klasik mobilyaya ilgi arttı ve günümüzde ampir üslubu denen mobilyalar moda oldu. 19. yüzyıl başlarında İmparator Napolyon döneminde gelişen bu üslupta, Rönesans döneminde olduğu gibi Eski Roma sandalyeleri, kanepeleri ve masa­ları bir kez daha olabildiğince taklit edildi. Yataklar Roma sedirleri gibiydi. Mobilyalar daha sağlamdı ve düz çizgiler kullanılmıştı. 1815'ten sonra ampir üslubunu birçok yeni moda izledi. Kraliçe Victoria döneminde (1837-1901) dekorasyonda sivri gotik kemer­ler ve taş oyma süslemeler kullanıldığı için buna uygun oymalı, ağır gotik mobilyalar yapıldı. Mobilya yapımında artık makineler devreye girmişti. Böylece mobilyalar ucuz oymalarla zevksizce bezenmeye başladı.

Amerikan Kolonilerinde Mobilyalar
Amerika'da kullanılan ilk mobilyalar, Eliza­beth dönemi sonlan ve 17. yüzyıl başlarındaki İngiliz üslubu mobilyalardı. Kolonilerdeki marangozlar çok geçmeden mobilya yapımına başladılar ve İngiltere'de yapılan bazı güzel mobilyaları taklit etmeye çalıştılar. İnce oymalara ve cilalamaya yeterince zamanları olmadığı için yaptıkları mobilyalar genellikle İngiltere'dekinden daha kabaydı.
1770'lerde Kuzey Amerika'da dinsel toplu­luklar kurmuş olan Shaker mezhebi üyeleri 19. yüzyıl başlarında masa, sandalye, çekmeceli dolap ve başka her tür mobilyayı üretiyor­du. Shakerler'in ürettiği mobilyalar genellikle akçaağaç, çam ağacı ve meyve ağacı odunun­dan yapılmış, sade, ölçüleri iyi oranlanmış, sağlam mobilyalardı.
19. yüzyıl sonlarına doğru, California'da yerleşmiş olan İspanyol misyonerlerinin yap­tığı sade mobilyalara benzeyen, çizgileri düz, süslemesiz mobilyalar yaygınlaştı.

Japon ve 
Çin Mobilyaları
Birçok Asya ülkesinde yatak olarak kilim ve hasır kullanılır. Çok az eşya kullanan ve yüz­yıllardan beri mobilyalarında pek az değişik­lik olan Japonlar genellikle yere serdikleri ha­sırlara oturarak alçak masalarda yemek yer­ler. Duvara gömülü olan sürgü kapılı dolap ve konsollar kullanırlar. Hafif paravanalar ev eş­yalarının önemli bir parçasıdır. Az sayıdaki mobilyaları parlak cilalıdır.
Çok eskiden Çinlilerin yatakları Eski Mısırlıların yataklarına benziyordu. Sonraları üstü kapalı büyük yataklar kullanmaya başla­dılar. Sandalyeler, alçak masalar ve sandıklar Çinlilerin kullandığı öbür mobilyalardır. Mo­bilyaların üzerinde çoğunlukla ejderha ve çiçek oymaları ile parlak renklerle boyanmış başka desenler vardır. Avrupalılar mobilyala­rı parlatmak için cila yapmasını 18. yüzyılda Çinlilerden ve Japonlardan öğrendi.


İşlevsel Mobilya
20. yüzyıl başlarında ABD'de ünlü mimar Frank Lloyd Wright işlevsel, gereksinmelere uygun biçimde tasarlanmış sade mobilyaların tasarımını yaptı. Sandalyeler rahat ve bedeni kavrayacak biçimdeydi. Bu mobilyalarda düz çizgiler ve yeni biçimler kullanıldı. Mobilya­larda güzelliğin büyük bölümü, kullanılan ni­telikli dokumalardan ve iyi cins tahtalardan kaynaklanıyordu. Oyma kullanılmıyordu. El­le yapılması gereken bölümleri çok az olduğu için bu mobilyalar makine üretimine uygun­du. İşlevsel mobilya tasarımının öncüleri ara­sında ABD'den Charles Eames ve Eero Saarinen, İngiltere'denGordon Russell ve Danimarka'dan Arne Jacobsen sayılabilir.
Çok çeşitli çağdaş mobilya tasarımcısı ve üreticisi olduğu gibi, birçok çağdaş mobilya çeşidi de vardır. Her birinin kendine özgü gö­rüşleri olan tasarımcıların yaptığı çağdaş mo­bilyaların ortak noktaları kullanışlı ve rahat olmanın yanı sıra düz çizgiler, iyi bir oranla­ma ve göze hoş görünen bir tasarımdır.
Günümüzde ahşap mobilyada ahşap, masif olarak değil daha çok kaplama olarak kulla­nılmaktadır. Bu yöntemde, kâğıt gibi ince ke­silmiş sert odunlardan elde edilen kaplamalar sunta ya da kontrplak üzerine yapıştırılır.
Kimyacılar ağacı renklendirmek ve bu ren­gi korumak için çeşitli yöntemler geliştirmiş­lerdir. Bazı masalar ve konsolların üstleri ateş dışında her tür ısıya ve lekelenmeye karşı korunabilmektedir.
Mobilya yapımında tümüyle tahta görünü­mündeki sentetik maddelerin yanı sıra, ahşap bölümlerle zıt bir görünüm oluşturan parlak renkli plastikler de kullanılmaktadır. Özellik­le mutfak ve banyo mobilyalarında kaplama olarak kullanılan, ahşap benzeri desenli ya da düz renkli formika, her türlü drş etkiye karşı çok dirençlidir. Plastik maddeler mobilya döşemesinde kumaş yerine de kullanılmak­tadır.
Çelik, alüminyum, dövme demir ve mag­nezyum mobilyacılıkta kullanılan başlıca me­tallerdir.


Türklerde Mobilya
Büyük çoğunluğu göçebe yaşayan Türklerde ev eşyası da basit ve kolay taşınabilir nitelik­teydi. Ancak yerleşik yaşama geçmiş toplu­luklarda mobilya denebilecek eşyaya rastla­nırdı. Bunların başlıcaları saraylarda görülen taht ve ahşap karyolalar ile evlerde kullanılan sedirler ve oturgaç denen arkalıklı ya da arka­lıksız sandalyelerdi. Yerleşik yaşamın yaygın­laştığı dönemde de mobilya türlerinde fazla bir artış olmadı. Selçuklu ve Osmanlı dönem­lerinde kullanılan başlıca mobilyalar sedir, sandık, çekmece, sofra altlığı, bunun üstüne konan madeni sini, mangal, beşik, kavukluk ve rahleydi. Bunların çoğu basit olarak yapıl­mış eşyalardı. Ama maden ve ahşap oyma, sedef, bağa ve fildişi kakma ya da Edirnekâri denen lake ile işlenmiş olanları da vardı. Karyola henüz yaygınlık kazanmamıştı. Yere se­rilen yataklar sabahları toplanıp yüklük adı verilen gömme dolaplara kaldırılırdı. Bu do­lapların kapaklı olanlarında çeşitli motiflerle süslemelere, lak tekniğiyle boyamalara da yer verilmiştir.
Batı tarzı yaşama yöneliş ilk kez Lale Devri'nde (1718-30) görülmeye başlanmış, ama yaygınlaşamadan son bulmuştu. Gene 18. yüzyılda batı ile artan ilişkilerin sonucu olarak ülkeye giren sınırlı sayıdaki mobilya gelenek­sel mimariye ve yaşam biçimine uymadığı için kullanılamadığı gibi zaman zaman tepki de görmüştür. 19. yüzyılda batılılaşma yolundaki atılımlarla birlikte mimarlıkta görülen değiş­meler batı tarzı mobilyanın da yaygınlaşması­na yol açmıştır. Önce sarayda görülen bu de­ğişme Tanzimat'tan sonra hızlanmış, sarayda kullanılmaya başlanan masa, iskemle ve kol­tuk gibi eşyalar, daha sonra devlet dairelerine oradan da evlere yayılmıştır. Ama özellikle evlerde daha uzun süre Türk ve batı tarzı mo­bilya bir arada kullanılmış, hatta kolay be­nimsenmesi için batılı mobilya tasarımcıları doğu yaşamına ve beğenisine uygun değişik mobilyalar üretmeye çalışmışlardır.
Cumhuriyetten sonra giderek hızlanan kır­sal alanlardan kentlere göç, ticaret ve sanayi­nin gelişmesi, eğitimin yaygınlaşması, kitle iletişim araçlarının çoğalması gibi etkenler ge­leneksel yapıyı kırarken ve yaşam biçimini de­ğiştirirken, batı tarzı mobilyayı da egemen kılmıştır. Bununla birlikte kırsal kesimde hâlâ geleneksel ev eşyası yaygın olarak kullanıl­maktadır.


Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder